5 Şubat 2012 Pazar

“DÜNYADA HER ÜÇ DAKİKADA BİR KADIN MEME KANSERİNE YAKALANIYOR…”



KADINLARIN KORKULU RÜYASI

“MEME KANSERİ”

OPERATÖR DR. CANAN GÜRSEL

YURT GAZETESİ’NE ANLATTI

Op.DFr. Canan GÜRSEL


Yurt Gazetesi, 05 Şubat 2012 sayısı

“DÜNYADA HER ÜÇ DAKİKADA BİR KADIN
MEME KANSERİNE YAKALANIYOR…”

Söyleşi : Nejat ONURSOY
Fotograflar: © Koray ERKAYA



1) Kadınların en büyük korkusu meme kanseri? Meme kanserinden kurtulmanın ya da erken teşhisin yolu nedir?


Dr.Canan Gürsel: Meme kanseri kadınların korkulu rüyası çünkü, kadınlarda en sık görülen kanser meme kanseridir. Aynı zamanda meme kadınların belkide en estetik organı ,bir anlamda kadınlığın sembolü,tarih boyunca resim heykel,edebiyat gibi bir çok sanatta yer almış ve bir çok sanatçıyada esin kaynağı olmuştur. Kadınlığın estetik  ve cinsellik öğeleri için nasıl vazgeçilmez ise annelik için de meme, yeri doldurulamayacak bir uzuvdur. Bebeğin beslenmesinin yanı sıra, anneyle çoçuğun yakınlaşması ve ilk duygusal bağ emzirmeyle olmaktadır. Hayvanlar aleminde ait olduğumuz grubun adının “memeliler” olmasıda bu organın önemini ortaya koymaktadır.

Meme kanseri kadınlar arasında en sık görülen kanserdir ve yaşam süresinin uzun olduğu ülkelerde 8-9 kadından biri bu hastalığa yakalanmaktadır. Bu tüm dünyadaki ortalamadır, sosyo-kültürel düzeyi yüksek toplumlarda daha sık görülür. Örneğin Kanada, Kuzey Amerika, Kuzey Avrupa’da daha sık, Afrika ve Asya’da daha az görülmektedir. Tüm dünyada her 3 dakikada 1 kadın bu hastalığa yakalanmaktadır. Yaş ilerledikçe olasılık artar en çok 50-55 yaş civarında görülür,ancak son yıllarda meme kanserinin  genç yaşlarda görülme sıklığı artmaktadır.
Sağlık sektöründe en çok araştırma yapılan birkaç konudan biri meme kanseridir. Buna karşın meme kanserini tamamen önleyecek bir yöntem henüz bulunamamıştır. Ancak sağlıklı yaşam, hastalığa yakalanma riski azaltılabilir ve daha önemlisi erken tanı ile bu hastalık nedeni  ile ölüm oranı düşürülmektedir. Diğer bir deyiş ile erken tanı ile hastalığın tedavi edilebilmesi mümkündür. Sağlıklı yaşamdan kasıt, beslenmenin düzeltilmesi diyette lif oranının arttırılması, doymuş yağların ve alkolün azaltılması ve düzenli fizik aktivitedir. Erken tanı için kendi kendini muayene ve 35 yaş üstü doktor kontrolü , 40 yaş üstü yıllık mamografi muayenelerinin yapılması önerilmektedir.

2) Ailenin genetik yapısı meme kanserini nasıl etkiliyor?

Genetik meme kanseri tüm meme kanserlerinin ancak %15 -20 sini oluşturur. Yani %80-85 meme kanseri raslantısal ve çevresel nedenlerle oluşmaktadır. Tabiki anne, kardeş, teyze, hala gibi 1. derece aile yakınlarında meme kanseri var ise, hele 1 kişiden fazla ise meme kanseri riski yüksektir. Genetik meme kanseri genellikle daha genç yaşlarda başlar ve 2 memede birden görülme olasılığı yüksektir. Ancak unutulmaması gereken çok önemli bir nokta, ailede hiç meme kanseri yoksa, bu hastalığa yakalanılmayacağını düşünmek son derece yalnıştır.


3) Erkeklerde meme kanseri olabiliyor mu? kadınlara göre yüzdesi ne ve nasıl anlaşılıyor? Çünkü erkeklere momografiyi düzenli yapmaları önerilmiyor ve pembe kordela uyarılarında hep kadınlar önde..

“TÜM MEME KANSERLERİNİN % 1’İ
ERKEKLERDE GÖRÜLÜYOR…”

Meme kanseri erkeklerde de oluşabiliyor ancak çok nadir. Tüm meme kanserlerinin % 1'i erkeklerde görülüyor ve erkeklerde görülen tüm kanserlerin içinde % 1 den azı meme kanseri, yani erkekler için oldukça nadir bir kanser türü. Tarama programları ancak görülme sıklığı yüksek hastalıklar için uygulanmaktadır.



4) Meme kanseri ameliyatlarında başarıyı etkileyen unsurlar nelerdir?


Meme kanserinin tanısı ve tedavisi tek bir doktor tarafından değil ekip işidir. Başarının en önemli faktörlerinden biri multi disipliner çalışmadır. Cerrah onkolog, patalog ,radyolog her aşamada birlikte çalışmalıdır. Örneğin ameliyat sırasında patoğun ameliyathanede olup, cerrahi sınırların temiz olduğunu kontrol etmesi, ameliyatın başarısını arttırmaktadır.
Başarıyı arttıran diğer bir konu ameliyat öncesi hastanın iyi değerlendirilmesi, evrelendirmenin, yani tümörün lokal olduğu yerde ve vücudta ne kadar yayıldığının saptanmasıdır. Farklı evrelerde yapılan tedaviler de farklıdır. Tümörün hücre tipinin bilinmesi de doğru tedavi seçimi için gereklidir. Hücre tipi tanı aşamasında yapılan iğne biopsileri ile anlaşılmaktadır. Bu gün artık modern meme cerrahisinde, mamaografiye bakıp tanı koyup apar topar ameliyata alındığı günler geride kalmıştır. Ameliyat öncesi cerrah, radyolog ve patolog hastayı birlikte değerlendirip gerekli incelemeleri yapar ve hangi tedavilerin hangi sırayla yapılacağına onkologlarla beraber karar veririrler.


5) Meme kanseri ameliyatlarından sonra, hastanın kurtulmasının oranları nedir?


“MEME KANSERİNDE ERKEN TEŞHİS
HAYAT KURTARIR”



Meme kanserinde hastanın kurtulma oranı, hastalığın evresine yani kabaca hastalığın ne kadar yayıldığına, tümörün hücre tipi ve özelliklerine, hastanın yaşı, menapoz durumuna  bağlı olarak değişmektedir. Bu nedenle her hasta değerlendirildikten sonra bir oran vermek daha doğrudur. Kesinlikle erken evre meme kanseri tedavi edilebilme oranı en yüksek tümörlerden biridir.

6) Tüm meme alındığı zaman, protez ne zaman takılabilir?

Memenin alındığı hastalarda yeni meme yapılması (rekonstrüksiyon) ya hemen, ya da ilk ameliyattan ortalama iki yıl sonra yapılır. Eş zamanlı rekonstrüksiyon giderek artan sıklıkta yapılmaktadır. Hastanının psikolojisi için en ideal seçenek budur. Ameliyat sonrası tedaviler özellikle ışın tedavisi açısından teknik güçlükler oluşturduğundan, bazı merkezler tercih etmemektedirler. Ancak teknolojideki gelişmeler artık bu zorlukları aşmamıza yardımcı olmaktadır. İleri evre ve tekrarlama beklentisi yüksek hastalarda da eş zamanlı rekonstrüksiyon tercih edilmez.  Tekrarlama olasılığının en yüksek olduğu iki yılın geçmesi beklenir ve bu arada ışın tedavisi ve kemoterapi gibi sistematik tedavilerde bitmiş olur.

7) Protez takmak mı daha akıllıcadır, yoksa dıştan takma meme kullanmak mı? Ya da hangi durumda hangisini öneriyorsunuz?


Tabiki biz rekonstrüsiyon yani yeniden meme yapılmasını tercih ediyoruz ki bu iki yöntem ile yapılabilir. İlki, yeni meme yapımı için silikon implant kullanılmasıdır. Daha kolay ve iyileşme dönemi kısadır. İkinci seçenek ise karın ve sırt gibi hastanın kendi dokuları kullanılarak yeni meme yapılmasıdır. Bu  ameliyatlar zor ve iyileşme dönemi daha uzun girirşimlerdir. Kozmetik sonucu özellikle uzun dönemde daha tatminkardır. Sütyen içi protezler, çeşitli nedenlerle rekonstrüksiyon ameliyatını kabul etmeyen hastalar ya da rekonstrüksiyon geç dönemde yapılacak ise, geçiçi olarak kullanılmaktadır.

8) Silkon skandalından Türkiye'de etkilenmiş olduğunu düşündüğünüz hasta sayısı ne kadardır? Bu zararlı silikonların kullanılmadan önce doktor tarafından anlaşılması mümkün müydü? Yoksa doktor önüne gelen silikonu takmakla mı yükümlüdür? Bu sistem nasıl işliyor?


Öncelikle  implanttaki silikonun içeriğini  doktorun anlaması mümkün değildir. İmplantın dış çeperi kalındır ve ancak elle dokunulduğunda silikonun çok tipik kıvamını hissedebilirsiniz. Bununda sanayi tipimi yoksa medikal silikon mu olduğu anlamak olanaksızdır.

Tıpta kullanılan her türlü ürün ve ilaç , o ülkenin yasalarının belirlediği bir denetim kurumu tarafından onaylanır ve patentlenir. Aksi halde o ürünün yasal satışı ve dağıtımı yapılamaz. Dolayısıyla özellikle ithal ürünlerde bu denetim mekanizmasına güvendiğimiz ülkelerin ürünlerini tercih etmekteyiz.

“ÇİN’DEN GELEN İLAÇLARI DA SİLİKONLARI DA
KULLANMAKTAN YANA DEĞİLİM”

Ben kişisel olarak Çin’den gelmiş bir ilaç veya implanta, onaylıda olsa güvenmem.

Bahsedilen Fransız silikonların, bu ameliyatların ülkemizde en çok yapıldığı şehir olan İstanbul piyasasına çok fazla girmediğini biliyorum. Türkiye için genel bir oran veremem, böyle bir bilgiye sahip değilim.



9) Bu olay patlak verdikten sonra, size "kanser miyim? korkusuyla gelen hasta sayısında artış oldu mu?

Bu olay nedeniyle silikonları sorgulayan hastalar oldu, ancak bizim kullandığımız implantların başka bir Amerikan malı olduğunu  anlattık ve ciddi bir sorun yaşamadık.


Kim, Kimdir?

1965 yılında doğan Canan Uzel,1988 yılında İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden mezun oldu. 1988 - 1989 yıllarında Kastamonu Devrekani ilçesinde pratisyen hekim olarak mecburi hizmetini tamamladı.1989-1993 yılları arasında Haseki Hastanesi'nde genel Cerrahi İhtisası yaptı ve 1993 yılında uzmanlık derecesini aldı.
1994 - 1997 yılları arasında Haseki Hastanesi'nde baş asistan olarak meme ve endokrinal cerrahi ağırlıklı çalıştı.
1997 yılından itibaren Amerikan Hastanesi'nde uzman doktor olarak çalışmaya başladı ve halen bu görevini sürdürmektedir.
Ağırlıklı olarak Meme hastalıkları ve Proktoloji (hemoroid, fissür v.s.) konusunda çalışmaktadır.
Çeşitli yurt dışı çalışmaları olan Op. Dr. Canan Uzel sırasıyla;
 
            St Mary's Hospital Londra’da; Laparoskopik cerrahi, 3 ay
            Memorial Sloan Kettering New York’da; Meme Kanserleri, 3 ay
            Cornell Üniversitesi New York’da; Meme Kanserleri, 3 ay
Üzerine araştırma ve çalışmalar yürütmüştür.

http://canangursel.com

Canan Gürsel, 21 yıldır hekim olarak çalışıyor ve 17 yıldır da uzman cerrah olarak özellikle meme kanseri ameliyatlarını yapıyor. Cerrahların hem meslek yaşamlarının hem de genel olarak yaşamlarının kısa olduğunun altını çizen doktorumuz, cerrahlığın son derece yorucu ve stresli bir iş olduğunu söylüyor, ama: “eğer cerrah olmasaydım doktor olmazdım, vücudumla ilgili bir iş yapardım, yani ya dansçı olurdum ya sporcu olurdum ya da trapezci” diyor, şaka da etmiyor, çünkü Dr. Canan aynı zamanda uzman bir trapezci. Cerrahlığın son derece dikkat isteyen ve zaman alan bir iş olmasından ötürü, cerrahların, diğer doktorlar gibi hobilerinin olamadığını anlatan Canan Gürsel, “bu nedenle de cerrahlar işleriniz bırakmak istemezler, uzun yıllar bu işi yapmayı yeğlerler” diyor. Kendi adına, mesleğini belli bir süre sonra bırkacağını ve yaşamın diğer tadlarını tatmak istediğini söyleyen Canan Gürsel: “Bu işi yaptığınız zaman yaşamın nasıl pamuk ipliğine bağlı olduğunu her an görürsünüz, o nedenle de kendimi kaptırıp cerrah olarak ölmeyi düşünmüyorum” diyor.

Asistanlık yıllarında bir devleet hastahanesinde 24 saat içinde 14-15 ameliyata girmek durumunda kaldığını anlatan Dr. Gürsel şimdi özel bir hastahanede çalışıyor ve günde ikiden çok ameliyat yapmayı, çok zorunlu olmadıkça kabul etmiyor. Cerrahlığın çok yüksek bir bireysel tatmini olduğunu da anlatan doktorumuz, konuşmamız sırasında tüm kadınlara seslenmeyi de unutmadı: ”Lütfen momografi kontrollerinizi geciktirmeyin, erken teşhis yaşam kurtarır! Kanser ille de öldüren bir hastalık değil artık…”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder