13 Haziran 2011 Pazartesi

12 HAZİRAN 2011 VE CHP






Cumhuriyet Halk Partisi bu 12 Haziran genel seçimini neden kazandı? Ve yapılan yanlış neredeydi?

Herşeyden önce CHP’nin bu seçimleri kazandığının altını çizmek gerekiyor.

Bir yanda 9 yıla yakın bir süredir ikitdarda olan bir parti, öte yanda yeni bir genel başkan ile “yeni” bir yola koyulmuş olan CHP.

Kemal Kılıçdaroğlu, beklenmeyen bir hızla genel başkan olup, sorunlara anında el koyup, CHP’nin, “Baykal mirası” ile yürüyemeyeceğini anlayıp, oy kaybındaki temel nedenin “Baykal” olduğunun altını çizip, genç ve dinamik bir CHP yaratmak üzere yola çıktı. Ve  ardı ardına iki kurultay ve bir de referandum yaşadı. Evet bunların hepsi, onun genel başkanlıkta pişmesi, siyasetin acımasız değirmeninde kendisini korumayı öğrenmesi ve tabii herşeye karşın sakin duruşunu yitirmemeyi öğrenmeyi denemesi için önemli sınavlardı, üstelik, dersine çalışmaya zaman bulamadan  girdiği bu sınavlardan da çok başarılı çıktı. Ardından 12 Haziran seçimlerinin gündemi geldi karşısına...

Kılıçdaroğlu 12 Haziran seçimlerine girerken, arkasında bir “teşkilat” olmadığını çok iyi biliyordu ve güvendiği tek şey kendisi ve yeni yönetime getirdiği yol arkadaşları ile belirlediği milletvekili adaylarıydı.

550 adaydan ancak 250 si “seçilirim” düşüncesindeydi.. Bu kadar az kişi ile, 6 ay gibi bir sürede, CHP’nin oylarını arttırabildiyse, milletvekili sayısını yukarıya çekebildiyse, CHP bu seçimlerden başarılı çıkmış ve hatta kazanmış demektir.

Şimdi TBMM’inde çok ciddi bir ana muhalefet partisinin varlığını AKP çoktan hissetmiştir. Üstelik CHP’nin yanı sıra BDP de 35 milletvekili ile önemli ve ezici bir muhalefet olarak AKP’nin karşısındadır. CHP seçim dönemindeki söylemleri ile BDP’yi ötekileştirmemiş, birlikte muhalefet yapabilmenin yolunu açmıştır.

CHP’nin bugünkü kadrosu, genç, dinamik bir kadro olmanın yanısıra bilgi birkimi ile de çok ileri bir düzeydedir. Yani önümüzdeki dört yıllık süreçte CHP çok daha ileri gidebilecektir.

Ancak şunu da unutmamak gerekir ki, AKP’nin ikitdarı bu kez 4 yıl süremeyebilir, çünkü AKP ve özellikle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yanlış yapmaya çok yatkın bir durumdadır ve bu kez yapacağı yanlışlar acımasız bir eleştiri ve toplumsal muhalefet ile karşılaşacaktır.

AKP bu seçimlerde de kazanabildiyse, bunun ardında elbette ki  12 Eylül darbe anayasının %10 luk seçim barajı ile eğitimsiz, cahil toplumun ve Kasımpaşalı söylemlerin etkisi çok büyüktür. Kemal Kılıçdaroğlu, halkın dili ile, edepli bir söylemin de yolunu açmamış mıdır?

CHP’nin yaptığı en büyük yanlışlardan birisi, belki de kadrosunda “bakkal” bulunmayışından kaynaklanıyor.

Kılıçdaroğlu’nun en büyük silahı olan “Aile Sigortası” konusunda yapılan açıklamalar, özellikle esnafların gözünde belli bir çekince ile karşılaşmıştır, çünkü aile sigortasının devamının kayıt dışı ekonomiyi kayda geçirmeye yarayan bir sistem olduğu ap açık ortadadır. Oysa AKP hükümeti Türkiye’de kayıt dışına dokunanın elinin yandığını bilecek kadar deneyimlidir ve kadrosunda bu konuda bilgi veren “bakkalları” vardır.

Türkiye’de ekonomi, sıcak para ekeonomisi olarak sürmekte ve üretimsiz bir zenginlik yaşanmaktadır ve özellikle esnaflar bu gidişten memnundurlar, çünkü alış veriş sürmektedir. 73 milyonluk bir ülkede kaç tane İsviçre’nin yaşamakta olduğunu düşünürseniz, esnafın neyle ilgilenip, neyle ilgilenmediğini daha rahat kavrarız.  Bu nedenle, CHP bundan sonraki çalışmalarında özellikle söylemlerin nasıl başlayıp nasıl bitirileceği konusunu da masaya yatırmak durumundadır. Yani özellikle ekonomi konusunda “bakkallara” olan ihtiyaç ap açık ortadadır.

Türkiye’de kayıt dışı ekonominin, kayıt altındaki ekonomiden daha büyük olduğu göz önünde bulundurulursa, o zaman bu sistemin hemen düzeltilemeyeceği gerçeği de anlaşılacaktır. Yani ödediği vergi kadar faizsiz kredi, esnafı çok ilgilendirmemekte, sattığı dondurmaya fiş vermemek daha çok ilgilendirmektedir. Kısacası burada da önümüze çıkan eğitim ve bilinçli toplum arzusudur. Yani CHP aile sigotası konusunda biraz acele etmiş, meseleyi çok iyi açıklayamamıştır.

Bu gerçeğin dışında bir başka gerçek de Reuters’in yaptırmış olduğu bir araştırmada ortaya çıkan “Türkiye’de oy lidere veriliyor” gerçeğidir ve Kılıçdaroğlu’nun söylemine halkın alışması için altı aylık bir süre ne yazık ki yeterli değildir.

Ama kim ne derse desin, AKP artık huzursuz bir iktidar dönemine girmiş, CHP ise bugüne kadar olduğundan  çok daha fazla çalışacağı bir döneme geçmiştir.

Kolay gelsin...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder