Yüksek Seçim Kurulu, BDP kökenli, bağımsız milletvekili adaylarının seçime girebilmesi için gerekli YENİ yorumunu yaptı ve BDP kökenli adayların “yeniden” aday olabildiklerini açıkladı.
Dün yasak olan bugün değil ! Hem de yasal olarak...
Yasaklar ilk bildirildiği zaman, Türkiye’de birden bire “kıyamet koptu” ve tarihimizde, belki de ilk kez, demokrasi adına hemen hemen herkes ayaklandı, sokaklara fırladı ve seçilme hakkına engel getirilemeyeceği üzerine yoğun bir kamuoyu baskısını oluşturdu. Yer yer bombalı, kavgalı gösterilere neden olan bu kamuoyu baskısı sonunda bir kişinin ölümüne neden oldu.
Bismil’deki gösterilerde 17 yaşında bir genç, kurşun isabet edince öldü, cenaze törenine ellibin kişi katıldı.
Ölen 17 yaşındaki İbrahim Oruç, Türkiye Demokrasi Tarihi’ne “demokrasi şehidi” olarak geçti...
Bütün bu olanların, YSK nın almış olduğu ilk kararın arkasında yatan, başarısız ve yeteneksiz bir iktidarın sorumluluğundadır. Çünkü, yasalar yazılırken doğru yazılmamış, birbirleri ile çelişir durumları kaldırılmamış. Ayrıca iktidarın “bağımsız yargı” üzerindeki yoğun baskılarının da, böyle bir karara (ilk veto kararı) neden olduğunu da düşünmeden edemiyor insan.
Bu olayda kaybeden kim oldu?
Elbette, zaten oylarında hızlı bir gerilemenin başladığı AKP ciddi bir güven kaybı yaşadı. Öte yandan MHP “demokratik bir tepki gösteremediği ve toplumun arzularının çok gerisinde kaldığı için” %10 barajının mağduru olabilecek kadar bir gerileme yaşayacak, çünkü bu olay seçim meydanlarında çok dillendirilecek ve kimin demokrasiden yana olduğunu herkes görecek.
Darbe Anayasası’nı değiştiriyoruz diye Türkiye’yi referanduma taşıyan AKP’nin, darbecilerle aynı yöntemleri kullanarak seçime gidiyor olmasını, hiç bir seçim bildirgesi ile açıklayabilmesi mümkün değil. MHP ise Türkiye’nin demokrasiye olan inanç ve gereksinmesini halâ anlayamamış, geride kalmış bir siyasi parti olduğunu göstermiş oldu bu olay nedeni ile.
AKP’li bakanların çeşitli platformlarda YSK’nın veto kararını eleştirmesi yeterli olamaz, bu konuda başbakanın konuşmamış, konuşamamış olmasını açıklamakta zorluk çekeceği besbelli.
Cumhurbaşkanı’nın “bütün belgeler tamamlanmış artık sorun çıkmaz” şeklindeki açıklaması da, gerçekte yargıya doğrudan müdahale olarak değerlendirilecektir.
YSK veto kararını açıkladığı zaman, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kamuoyu ile aynı anda tepkisini göstermiş ve TBMM’inin hemen toplanması gerektiğini söylemişti. Böyle bir sorunun çözüm yeri elbetteki TBMM olmalıydı, üstelik de artık bir güldürüye dönüşmüş olan %10 barajının kaldırılması dahil, tüm bu konudaki sorunlar bir gece de orada çözülebilinirdi.
Öyle ya da böyle, sorun çözüldü ve YSK “çevir kazı yanmasın” deyiverdi.. Belki de bağımsız yargı dikkatleri beceriksiz ve yargı ile didişen iktidara yeteri kadar uyarıda bulunduğunu düşünerek kararını değişitrecek hazırlıklarını önceden yapmıştı bile, kimbilir.. Ama bu olay Türkiye’de artık birşeylerin değiştirilmesi gerektiğinin altını çizdi ve kamuoyunun da bu yönde oy kullanacağını gösterdi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder