Müzik: Bir Avuç Dolar İçin – Ennio Morricone.
Havaalanı: Koşan ayak sesleri. Oakland.
Oyuncu: Clint Eastwood – Bedri Baykam.
Yer: San Francisco.
Yerleşke: Berkeley Univercity – Evrenkent.
Coğrafya: California – USA.
Amaç: Konferans – Osmanlı Sanatı.
Ses: Dannn... Dannn... Dannn... saat sesi – Şıngırtı –
Kumar makinesinden dökülen paralar... Las Vegas.
Çöl: Las Vegas.
Bitki : Zeytin ağaçları.
İklim: Pasifik Okyanusu.
Zaman: Zaman dışı. 8891.
Kişi: X (İks) Man. Beachboys.
Film: Serüven – Merak. Easy-Rider.
Nesne: Güneş, kum, deniz, gözlük, boya, fırça, gözler,
eller ...
Araç: Uçak ve gürültüsü. Motorsiklet.
Hey!... Baksana!...
Bir adam oturmuş, bir aptal aşk romanı okuyor. İngilizce yazılmış bir Fransız aşk romanı. Anlamsız gözlerle sağa sola bakınıyor. Berkeley Üniversitesi’nin muhteşem yerleşkesi. Beyaz renge boyanmış trabzanlarıyla bir Fransız kahvehanesi. Sırf kızlı erkekli öğrenci dolu. Hava sıcak, yaz. Kızlar çiçekler gibi açılıp saçılmışlar sanki kırlarda. Viyaklayan Amerikanca konuşuyorlar. Adam beyaz ceket, bleujean ve beyaz kes giymiş, öyle, okumaya gayret ediyor. Sol önünden neredeyse, bir ses işitiyor, kimsenin anlamadığı dilden, bir tek o anlıyor: Türkçe. X(İks) Man buradaymış yahu... Nerde bu?... Adam uyanıyor, adamı tanıyor Ü.N. Türkiye’den bir aydın o...N’aber yahu... derken bir başka adam karşısında duruyor onlara bakaraktan: Allı pullu, çiçekli bezekli, dize kadar uzanan bir şort giymiş: Renkli ve atlet. Peruk takmış sanki. Elinde bir deste kâğıt. Dağıtıyor mu?... Bilinmez... Dağıtıyor... Kimlere?... Oradakilere. Herkese. Manifesto. Karşı duruş bildirgesi. Suçlu Berkeley Üniversitesi’nin hemen ağzındaki resimler sergilenen müze, müze mi?... Bedri Baykam, Baykam Bedri, sanatçı, ressam, yazar... Protestocu.
Oldular üç, üç kişi. Bedri aldı X(İks) Man’i müzenin önüne götürdü: Ona meseleyi anlattı, önüne koydu . Sanatta ırkçılık, sanatta ayrımcılık. Bu çağa yakışmaz. Yakışır mı hiç?...
Bedri’nin resmini sergiye, müzeye almamışlardı: Sırf yabancı olduğu için mi?... Evet mi, hayır mı?... Evet ya da hayır?... Fark etmez.
Bedri orada bildirisiyle karşı çıkıyor, şikâyet ediyordu. Kime?... Oradakilere, aydınlara, öğrencilere, kamuoyuna, kamuoyuna çok önem veren Amerika’ya, onun Birleşik Devletleri’ne.
Bravo Bedri, Bedri bravo.
X(İks) Man, Bedri’yi hem biraz şaşkınlık, hem de çok hayranlıkla izledi, bildiriyi aldı, okudu.
X(İks) Man L’A.- Hollywood’a uçtu.
X(İks) Man Bedri’nin davetlisi olarak düzenlediği San Francisco Bildirisi’nin 20.yılı sempozyumuna Bilgi Üniversitesi’nde katılıyordu: Konuşacaktı. Cak... cuk... yoktu...Konuşacaktı. Konuştu.
Batı dünyası, Türkiye’deki modern resmi özgün bulmuyordu. Taklit (öykünme) buluyordu. Bizler sadece, Selçuklu – Osmanlı’da kalmalıydık. Öyle mi?... Modernite’yi kendi tekellerine alıyorlardı. Modernite onların kültürüydü, sanatıydı, uygarlığıydı. Oysa biz?... Oraya yaklaşamazdık. Kimler?... Öbür ülkeler, sanatçıları. Oysa sanat evrensel değil mi?
Bedri karşı koydu, X(İks) Man karşı koydu. Karşı koydu da ne oldu?... Herkes kendi konumunu korudu. Konumlar değişmedi, değişemedi.
Herkesin her tür resim yapmaya hakkı vardır. Bu resim sanat olmasa bile.
Bana göre yerleştirme, istifleme sanat değildir. O sanat ise Rembrandt ne oluyor?..
İstifle kardeşim, yerleştir ama o sanat değil. Ne mi?... Kolaycılık. Anti-sanat olarak sanat mı?... Başımıza bu derdi tuvalet açtı: İşeleme. – Marcel Duchamp. Protest sanat. Bienali ve klâsiği eleştirme, yerme, yıkma.
Sanata yeni, yepyeni bir boyut kazandırma.
Bedri de öyle mi yapıyor, aynı olmasa bile? Çizgi, çizme, karalama, duvarla bir çocuk gibi, satıhla oynama. Grafiti. Eski Yunanca çizgi, çizgileme, çizgiyle eşelenme. Bu da ilinti estetiğine girer mi?... Aynı yerleştirme gibi. Girmez, girmez mi?... O zaman nereye girer?... Bu bir sanat mı? Bu bir resim mi? Bu bir resim sanatı mı?...
Tartışmaya açık... Evet, bu bir resim sanatıdır, diyor modern zamanlar. ( Bu, bir Charlot filmi değil ).
Bedri, çizgiyi, bilerek naifleştiriyor, çocuklaştırıyor. Çizgiyi nesne haline dönüştürüyor. Çizgi cisimleşiyor, boya ikinci plânda kalıyor. Çizgi 1.plâna çıkıyor, öne çıkıyor. Boya arkada kalmayı yeğliyor.
Çizgi kendi halinden bir başka hale dönüşüyor. Bir başka hâl olarak görünüyor. Eski Yunan, Roma freskolarında – duvar resimlerinde – olduğu gibi mi?... Yooo... Hayır, öyle değil... Böyle, bu haliyle. Sade, basit, acemi haliyle. Çizgi burada (bilinçli bir) acemidir. O zaman, o, çizgi değildir. Nedir?... Resimdir. Modern çizgi, resimdir. Modern resim, çizgidir. İkisi arasında bir özdeşlik vardır: Modern çizgi özdeş resim, ve birbirlerini içeriyorlar:
1. Modern çizgi, karşılıklı içerme ve özdeş olma, Resim.
Modern çizgi ‹
≡
› Resim
2. Modern resim, karşılıklı içerme ve özdeş olma, Çizgi.
Modern resim ‹
≡
› Çizgi
Mağara resimleri modern resim değil mi? Bedri’nin resimleri bizi kendi iç mağaramızda mı dolaştırıyor? Onlarda, düz ovalarda ve düz yamaçlarda sivrilmiş fotoğraflarla da yüzyüze geliyoruz. Orada siyasîleşiyoruz: Che Guevara, Deniz Gezmiş,...
Hepsinden öte Atatürk ve Kurtuluş Savaşı’mız. Emperyalizme meydan okuma: Türk Bayrağı Ay-Yıldız.
Fransız Devrimi, Delacroix’nın Marianne’ı, tricolor-üç renk: Mavi-Beyaz-Kırmızı.
Tarih ve Devrim canlanıyor: Kısacası insanın varlık olarak özgürlük savaşımı.
Bedri, şimdi sıra Spartaküs’ü resmetmen de. Yoksa o da gerçekleşti mi? Tuvalinde...?...
Resimlerine baktığımda hep Brigitte Bardot ve Akbaba dergisindeki plâjlardaki karikatür kadınları anımsarım.
Bak Bedri, fırçayı bırak....
Bir geldiler
Pir geldiler
Atlarına binmişti itler
Che’leri alıp gittiler
Deniz’lerin dibine indiler.
Ernesto Che Guevara için.
Deniz gezmiş - Che Sergisi için.
Çağdaş Sanatlar Galerisi
2009 Ocak 10
Angora – Ankara.
Böyle düşündü Derûn-î ibn Derûn-î .
Prof.Dr.Şahin Yenişehirlioğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder