Tarkan ile Monte-Carlo'da
Geçen akşam (27 Ağustos 2010) Harbiye açık hava tiyatrosunda Tarkan’ın konserini izledik...
Hınca hınç dolu olan açık hava tiyatorsunda Tarkan’ı dinlemekten çok, ona eşlik eden kalabalık hayatından çok memnundu.
Hemen hemen her yaşta kadının yoğunlukla izlediği ve bana kalırsa kısa süren konserde, Tarkan’ı bir “dünya yıldızı” olarak izlemeyi denedim ve “ne eksik?” sorusunu sordum kendi kendime. Çünkü:
- Uzun yıllar önce Ajda Pekkan ile kısa bir süre çalıştığımda, bu konudaki dersimi iyi öğrenmiştim
- Güney Fransa’da yaşadığım dönemde (1997 – 2004) Tarkan’ın dünya müzik gününe davetli olarak gelişinde onu sahnede izlemiş, bir zamanların Bond Kızı Ursula Andres ile fotograflarını çekmiştim. Orada izlediğim Tarkan “dünya starı” olmaya adaydı.
İstanbul sahnesinde pek çok sesi digital kayıtlardan izledik. Müzikle pek ilişkisi olmadığını hissettiğim dinleyici kitlesinin hiç de umursamadığı bu durum, beni rahatsız etti, çünkü eğer doğal sazları dinlemeyecek isem neden sanatçının konserine geldiğimi düşündüm.
Tarkan’ın arkasındaki orkestra çok cılızdı, vokal olarak, elinde bir de ritim olan genç bir sanatçıdan başka kimseler yoktu. Tabii iki bilgisayar parıl parıl parlıyordu digital sesleri verebilmek için.
Sahne kötüydü, sahne ışıkları da kötüydü, seyirciyi hayli rahatsız eden direk ışıklar zaman zaman dinleme arzusunu bile engelleyebilecek kadar yanlış kullanılmıştı.
Tarkan sahnede YAPAYALNIZDI..
Oysa böyle bir konserde sanatçının dansçılar ile desteklenmesi, ,iyi bir koro ile seslerin süslenmesi ve güçlü bir orkestrasyon ile dinleyicinin beslenmesi beklenmez mi? Michael Jackson ya da Madonna’nın konserlerini izlediğimiz zaman, amerikanın yeniden keşfedilmesine gerek olmadığı anlaşılıyor..
Demek ki Tarkan’ın iyi bir menajeri yok, anlaşma yaptığı konser organizasyonu şirketleri de ucuzcu..
İşte bu yüzden Tarkan Türkiye’de çok sevilmeye devam edecek ama uluslararası ünü günden güne azalıp bitecek.. Bu beni üzer...
not: 2 - 3 ve 4. fotograflar Hürriyet Gazetesi internet sayfasından alınmıştır
buna benzer bir olay da son dönemde ünlenen ve sevilen ( ? ) soner sarıkabadayıdır -ismi bu sanırım- ...
YanıtlaSilserdar ortaç ya da ona benzeyen onbin tane yurt dışında eşi benzeri olmayan uydurma altyapılar ile aynı bir dijital çıs-tak altyapı, üzerine sanki ingiliz ingilizcesini sökmüş de türkçeyi unutmak üzereyken okunmuş gibi tonda şarkılar, üzerine de modern bir imaj... buyrun artık sanatçılar böyle seçiliyor :)
özcan deniz R&B'nin bir kaç sene önce ortaya çıktığını düşünüyor... bir işi amatörce yapmıyorsanız o işi didik didik etmek, ileriye taşımak, hatta bozup kendi bakış açınızla, şahsiyetinizle şifrelemek (picasso çok bilinen bir örnek buna)gerekmez mi? aynı şeyi kaç yıl yapıp halk bunu istiyor deyince oluyor mu varın siz düşünün...
konserdeki yapaylığı ve bunun dünya çapında bir adam olmaya engel olacağını keşfetmeniz de güzel bir nokta. acaba burada yapılan işlerde müzik kalitesini bizler için uğraşmaya değer mi bulmuyorlar... saygılarımla